Şanlıurfa…
Tarihiyle övünüyoruz, kültürüyle gurur duyuyoruz, medeniyetlerin kavşağında bir şehir diyoruz.
Peki, neden bu şehirde bir ağaç gölgesine hasretiz?
Sıcaklıklar 45-50 dereceyi buluyor. İnsanlar adeta kavruluyor. Gölge yok, nefes yok.
Ama gariptir, bu durumu kimse mesele etmiyor.
Yeşil alan yokluğu artık sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda bir yaşam kalitesi ve halk sağlığı sorunudur.
Bir zamanlar suyun hayalini kuran bu şehir, Atatürk Barajı’yla suya kavuştu ama nedense yeşile hala kavuşamadı.
Belediyeler her yıl "500 bin ağaç diktik" diyor. Nerede o ağaçlar?
Eğer bu rakamlar doğruysa, neden şehrin tepeden görüntüsü hâlâ beton grisi?
Üstelik burası bir Orman Bölge Müdürlüğü'nün bulunduğu bir şehir!
Ama fidanlık gibi çalışması gereken bu kurum, ormana değil duvara bakıyor sanki.
Yol kenarlarında, boş arazilerde, okul bahçelerinde bir ağaç yoksa, bu sadece yönetenlerin değil, bizlerin de ayıbıdır.
Elimizde su var, toprak var, bilgi var…
Ama galiba bizde niyet yok.
Ya yeşili sevmiyoruz, ya da gözümüz betonda, rantta.
Oysa bu topraklar, gölgeli sokakları, meyve ağaçlarıyla dolu parkları hak ediyor.
Çocuklar bir ağacın altına oturup kitap okuyabilmeli.
Yaşlılar bir bankta serin bir nefes alabilmeli.
Urfa sadece geçmişiyle değil, geleceğiyle de konuşulmalı.
Ama bu gidişle gelecek; sıcak, gri ve nefessiz olacak.
Yazık…
Bu şehir hepimizin.
Ve bu yeşil özlemi, hepimizin ortak utancıdır.